Ortaya Karışık Bir…

Takıntılı blogculuk

Archive for Nisan 2010

Bir Balkanlar başkenti: Belgrad!

leave a comment »

Bulgar diyarına geldiğimden beri gidip görmek istediğim yerlerden biri de Belgrad idi. Ancak yıllar önce çeşitli nedenlerden dolayı çekincelerim oluşmuştu, bir taraftan artan xenofobluk diğer taraftan da batı dünyasının Sırplar’a karşı takındığı tavır, bir zamanlar koca Yugoslavya’nın önderliğini yapmış bir milletin köşeye itilerek, uçlara sürüklenmesine yol açtı. Ben de hep ertelediğim bu Belgrad macerasını konser bahanesiyle gerçekleştirmek istedim.

Üniversite yıllarını birçok farklı halktan gelen öğrencilerin arasında okumuş olmanın avantajlarından biri de birkaç çok değerli Sırp tanımaktı. Onlardan bir tanesiyle irtibatımızı koparmamıştık mezuniyet sonrası. Konser biletlerini alıp gidiş tarihi belli olduktan sonra baya bir heyecan yaptım. Duygusal bir insan olduğum söylenir normalde, büyük ihtimalle o dönemde de bu heyecanımı saklayamamışımdır 🙂

Belgrad, bizi önce yoğun trafiğiyle karşıladı. Beklediğim bir manzara olmamasına karşın çok fazla da şaşırmamıştım trafiğin sıkışıklığına. Ne de olsa iki milyonluk bir şehirden bahsediyoruz.

Tüm eski doğu bloku ülke mimarilerinde bulduğunuz köhnelik, bakımsızlık, bezginlik, geri kalmışlık, vb. özellikleri Belgrad’da da rahatça görebiliyorsunuz ancak bu kadar yalın ve sade değil. Belgrad’ın basit bir Balkan ülkesinin başşehri olmadığını hemen anlıyorsunuz. Geçmişin getirdiği disiplin, bilinç, özen ve dikkat günümüze – her ne kadar azalmış da olsa – kadar gelmiş. Karşılaştırma noktam tabi ki Bulgarlar. Sırplar’da bir boşvermişlik, adamsende’cilik o kadar hissedilmiyor. En azından otobanları çok daha düzgün, şehrin parkları ve bahçeleri  çok daha insancıl görünüyor. Binalar daha temiz, daha düzenli ve insanların simalarında tarifi zor farklı bir nur gördüm sanki.

Belki de turist olarak orada bulunduğumdan dolayı bu tür fikirlere kapılmışımdır. Turistler saftır ya hani, herşey farklı görünür onların gözüne. Aynı sendrom bana da uğramış olabilir 🙂 Herşeye rağmen, kendi halinde Doğu Avrupa ile Batı Avrupa arasında köprü vazifesi görmüş bir imparatorluğun(!) küllerinden aslında herşeyin bir anda tükenmediğini görüyorsunuz.

Tarihin öyle çok da tozlu yapraklarına karışmış değil, 1999’da hatırlarsanız NATO bekledi bekledi ve son sözünü Belgrad’ı bombalayarak söyledi. Bombalanan binalardan bazıları tarihi anıtlar olarak dokunulmadan öylece bırakılmış durumda. Oldukça da doğru bir karar doğrusu. Binaları yenilemekle tarih zaten silinmez ve fakat böylece uzun bir süre daha hatırlanır.

Belgrad’ın bir diğer güzelliği de iki nehir tarafından kuşatılması. Resimde gördüğünüz Sava nehri şehre ayrı bir güzellik katıyor. Nehrin doğurduğu ihtiyaçlardan biri de köprüler tabi ki. Köprülerden birinin üzerinden tramvayların geçmesi hoş enstantanelerden biriydi.

Sırp insanının mizacı sert denir, aslında benim de kişisel deneyimim bu yönde sayılır ancak kime ne sorduysak, yön tarifi istediysek ters bir tepki gelmedi. Aksine yardımcı olmaya çalıştılar canı gönülden. Benim, bir sırp bayana “İngilizce biliyor musunuz?” sorup “Hayır!” cevabını almam dışında.

En sonunda (konser öncesi) şehrin merkez noktalarından bir sayılan Sırplar’ın Kalemegdan diye adlandırdığı, benim de Kalemeydan dediğim bölüme gittik ki mutlaka görülmesi gereken bir yer. Kalenin bir bölümünde yer alan restoranda oturup birşeyler yiyip içebildik sadece zaman yetersizliğinden. O yüzden, Belgrad’a yakınlarda bir gezi daha planlıyorum, şöyle yatmalı kalkmalı, biraz daha fazla da içmeli olabilir 🙂

Sırplar’ı 2-3 sene içerisinde Avrupa Birliği’nin bir parçası olarak görürseniz şaşırmayın derim şimdiden. Batı’yla olan husumetleri unutmaya hazırmış gibi göründü bana. Ekonomilerinin de canlanacağını, çeşitli sektörlere büyük yatırımlar alacaklarını da bugünden kestirmek zor olmasa gerek.

Yugoslavya’nın baştacı Zastava‘yı Türkiye’ye de ithal etmeye başlarız birkaç yıl içinde bakarsınız.

Written by Besimi

Nisan 9, 2010 at 1:26 pm

Hoş kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , , , , , , , , ,